one another

English-Turkish Translation

  1. birbirini, birbirine.
    Love one another: Birbirinizi seviniz.
    Help one another: Birbirinize yardım ediniz.
  2. birbirni.
    They love one another: Birbirlerini seviyorlar.
  3. Pronoun herbiri, birbir(ler)i(ni).
    They struck at one another: Birbirlerine vurdular.
    They were in
    one another's way: Birbirlerinin yolu üzerinde idiler.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

act with extreme punctiliousness towards one another
birbirine çok kibar davranmak Verb
aid one another
yardımlaşmak Verb
assist one another
birbirine yardım etmek Verb
be complementary to one another
tamamlayıcı olmak Verb
be separated from one another
açılmak Verb
break up with one another
bozuşmak Verb
collide with one another
çakışmak Verb
communicate with one another
haberleşmek Verb
conclude an agreement with one another
ahitleşmek Verb
facing one another
karşılıklı
fit into one another
çatışmak Verb
hear regularly from one another
biriyle olan teması kaybetmemek Verb
helping one another
yardımlaşma
joke with one another
şakalaşmak Verb
kiss one another
öpüşmek Verb
kissing one another
öpüşme
know one another
tanışmak Verb
look at one another
bakışmak Verb
make peace with one another
barışmak Verb
make signs to one another
işaretleşmek Verb
pit against one another
birbirine karşı kışkırtmak Verb
play with one another
oynaşmak Verb
push one another
itişmek Verb
separate from one another
ayrılmak Verb
tumble over one another
üşüşmek, birbirinin üstüne binmek.
People tumbled over each other to buy the papers: Halk gazetelere
üşüştü = gazeteler kapışıldı.
cut one another's throat
birbirinin iflâsına sebep olacak derecede rekabete girişmek.
look at one another like stuck pigs
birbirine şaşkın şaşkın bakmak Verb
play into one another's hand
biriyle işbirliği ederek bir işin onun eline geçmesine yardım etmek Verb
understand one another/ each other
anlaşmak, birbirini anlamak.
(disease) to spread from one to another
geçmek Verb
(politics) to defect from one country to another
bir ülkeden kaçıp bir başkasına sığınmak Verb
act one person against another
fitne sokmak Verb
adhere one thing to another
yapıştırmak Verb
change from one lane to another
bir şeritten diğerine geçmek Verb
compare one thing with another
oranlamak Verb
concomitancy between one crime and another
bir suçun bir diğer suçla aynı anda yer alması
draw one thing near another
yaklaştırmak Verb
equate one thing with another
özdeşleştirmek Verb
fade one scene into another
bir sahneyi bir başka sahneye dönüştürmek Verb
find in one way or another
bulup buluşturmak Verb
from one generation to another
kuşaktan kuşağa Adverb
from one place to another
bir yerden bir yere Adverb
from one side to another
karşıdan karşıya
have one person drive another away
kovdurmak Verb
have one person race against another
yarıştırmak Verb
incorporate one bank with another
bir bankayı bir başka banka ile birleştirmek (füzyon
introduce one topic alongside another
karıştırmak Verb
jump from one subject to another
bir konudan bir konuya atlamak Verb
keep one subject distinct from another
bir konuyu ötekinden ayrı tutmak Verb
leap from one topic to another
bir konudan diğerine sıçramak Verb
letter rogatory (a letter from one court to another court in an independent
istinabe müzekkeresi istinabe selahiyeti
make one thing go with another
yaraştırmak Verb
mistaking one thing for another
halt
moving from one place to another
taşınma
moving something from one place to another place
nakil
one after another
birer birer, birbiri ardından/ardınca, birbiri peşinden.
one opening into another room
içten içe
One thing led to another.
Olaylar hızla gelişti.
one way or another
şu veya bu şekilde Adverb
one way or another
öyle veya böyle Adverb
pass from one to another through heredity
geçmek Verb
pass off one's goods as those of another make
(US) kendi mallarını başka markalı mal diye yutturmak Verb
prefer one creditor over another
bir alacaklıyı bir başka alacaklıya tercih etmek Verb
replace one book against another
bir kitabı bir başkasıyla değiş tokuş etmek Verb
rush from one place to another
koşuşturmak Verb
set one person to another
kurmak Verb
spread of something from one person to another
sirayet
stick one thing onto another
yapıştırmak Verb
take passengers from one class to another
yolcuları bir mevkiden bir başka mevkiye aktarmak Verb
taking one (thing) with another (we just manage)
Aşağı yukarı/şöyle böyle (geçinip gidiyoruz).
taking one thing for another
bir şeyi başka bir şeyle karıştırma
taking one thing with another
her husus gözönüne alındığı takdirde.
taking one year with another
yılda ortalama.
the affinity of one thing to another
bir şeyin başka bir şeye benzerliği
to transport from one place to another
taşıma
transfer funds from one budget item to another
aktarma yapmak Verb
transport something from one place to another
taşımak Verb
turn over one's apprentice to another master
birinin çırağını başka birine devretmek Verb
unite one country with another
bir ülkeyi bir diğeriyle birleştirmek Verb
vary from one ... to another
...'den ...'ye değişmek Verb
work one thing into another by rubbing or show mixing
yedirmek Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database